Sunday, July 31, 2005

ruhumuzun hızımızı yakalaması için biraz dinlenmemiz lazım

14-15 ay once "hız, zaman ve tasarım" isimli bir konuşmada John Thackara tam detayları ile hatırlayamadığım ama genel kapsamı aşağıdaki gibi olan bir hikaye anlatmıştı.

"Avrupalıların dünyayı keşfetme çabalarının olduğu zamanlarda bir ada bulunuyor. kaşifler heyecanla adaya çıkıyorlar, yerlilerle karşılaşıpp konuşup anlaşıyorlar. erzakları, taşıma işlemlerini ve rehberlik yapacak yerlileri ayarladıktan sonra adayı keşfe çıkıyorlar. altın, gümüş, kemik, vs. alıp satabilecekleri maden arayışı içindeler. birkaç zaman ilerliyorlar, tepelerden bir tanesine çıkarlarken farkediyorlar ki tüm yerliler geride oturmuş duruyorlar. yanlarına dönüp hareket etmeleri için herşeyi yapıyorlar ama hareket yok. en sonunda yerlilerden biri diyor ki "ruhumuzun hızımızı yakalaması için biraz dinlenmemiz lazım" "

o konuşmadan sonra daha fazla sorgulamaya başladım ne kadar zamandır durmaksızın koşturduğumu. durağanlığın huzurundan ne kadar zamandır kendimi uzak tuttuğumu... şehir hayatından uzaklaşmak isteği hep vardı ama çalışarak nasıl başaracağımı bir türlü bulamamıştım. belki ondandır Mali'de çalışma imkanı karşıma çıktığında normalde olacağından daha rahat kabullenmiş olmam. bambaşka bir kültür olması, gezi amaçlı gitmeyi düşünmeyeceğim bir yer olması, yapacağım işin farklı bir iş olması, diğer etkenlerden bazılarıydı ancak buradaki sosyal hayatın beni tatmin edeceğini düşünmesem kolay kolay düşünebileceğim bir ihtimal olmazdı.

gerçi hiç bir zaman hayal ettiğiniz, gerçekte karşılaştığınız olmuyor... daha önce bahsettiğim kabullenmişliği ya kabul ediyorsunuz ya da edemiyorsunuz. edemediğiniz zaman sokakta gördüğünüz herşey rahatsızlık vermeye başlıyor. ama bir şekilde bu insanlar böyle yaşamayı tercih ediyorlar ve huzurlular fikrine alıştığınızda rahatlıyorsunuz. veya bende böyle oldu. yerlilere has dinginliğin bir şekilde beni de sarmaya başladığını hissediyorum. işe dair stres, nerede olursam olayım üzerimde olacaktır ancak kapıdan çıktığım anda o stres beni terk ediyorsa, bunu ancak buradaki hayata bağlayabiliyorum. sanki kendi kendime yaratıp omuzlarıma aldığım yük artık çok azaldı...

No comments: