Tuesday, November 21, 2006
Wednesday, November 15, 2006
tombouctou - sonunda
sade bir goze, heryerini kumlarin kapladigi ve hatta yedigi, yarim gunde gorulecek herseyin gorulebildigi, sonrasinda bir otelin terasinda oturmakla tamamlanacak bir yer belki timbuktu. arkasina da eklenecek cumle buyuk ihtimalle, bunca meth ettikleri, sehir dedikleri yer burasi miymis?
ama benim gozume bambaska geldi timbuktu... ulasamamdan dolayi cok dusunup kurdugum, okudugum ve gordugumde husrana ugrayacagimi dusunuyor olmama ragmen husrana ugramadigim sukunet...
timbuktu Mali'nin kuzeyinde colden onceki son yerlesim yeri. ozellikler 11-15. yuzyillar arasinda colden gelen ticaretin kontrol edildigi, bir donemin baskenti ve Islam merkezi. sadece sehirle havalimani arasini asfalt yol bagliyor, ancak kum ve ruzgarlarin eritmesinden dolayi bolge bolge devamli tamir altinda. yollarda, evlerin icinde, elinde, yuzunde, ayaginda yumusak gelen bej gri arasi kum var... her evin onunde camurdan yapilmis, aksamlari kirmizi gozleri andiran bosluklari ile ekmek firinlari sokaklari susluyor.
su anda sehirde yerlesik yabancilar haricinde uc kabile yasiyor. kabileler arasindaki isbolumu ise yuzyillardan beri hala ayni sekilde devam ediyor. Tuareg'ler (colun mavi insanlari-indigo entariler ve turbanlar ile dolastiklari icin yabancilar tarafindan bu unvan yakistirilmis) coldeki kervanlara bekcilik ediyorlar ve nispeten hayvancilik ile ugrasiyorlar. Bela'lar (yuvarlak sekildeki hasir cadirlarindan taniniyorlar) tum tas, insaat islerini ve kuskus yetistirmekle ugrasiyorlar. Fulani'ler ise (kadinlari uzerlerindeki kocaman kupeler ve renkli takilardan, erkekler ise baslarindaki cin sapkasi gibi sapkalardan taniniyorlar) nehrin diger tarafindaki yerlesimlerinde tarim ile ugrasiyorlar. insanin dogasindan gelen is bolumu yuzyillardir bu kabileleri colun kiyisinda yasatiyor ve yasatmaya devam edecek.
Tuareg'ler sehirlerde olduklarindan cok farkli burada. tenlerinin renginden Arap kokenli olduklari dusunulen, sehirlerde hic dusunmeden herkesi kazikladiklarina inanilan ve guvenilmeyen kabile burada dost oldugunuzu anladiklari anda evlerini acan, en genis misafirperveligi gosteren insanlar oluyorlar. cok sessizler, kendi aralarinda konusurken etrafta uyuyan birini uyandiracakmis edasi ile yavas yavas konusuyorlar. ozellikle kadinlar, pahali olan indigo kumaslardan entarileri giymediklerinde, rengarenk ve cok guzeller...
Bela'lar sehre daha yakin ve hatta icine yerlesmeyi tercih etmisken, Tuareg'lerin sehirdeki belli bir bolgedeki tas evlerdeki yerlesimleri haricinde asil kamplari colde. yolda giderken iki cadir goruyorsunuz ve rehber diyor ki bu yerlesimde 25 aile yasar. "iki cadirda 25 aile mi yasiyor ???" sonradan ogreniyorsunuz ki, yerlesim dedikleri aslinda belli bir bolge uzerinde, birbirinden uzak noktalara konumlanmis birerli ikiserli cadirlar. su rahatlikla bulunmadigi icin, belli zamanlarda cadirlar sokulup yer degisitiriyor ve halen gocebe olarak yasamaya devam ediyorlar.
dusundugunuz gibi ucsuz bucaksiz, goz alabildigine kumullarin oldugu yerler degil bahsettigim yerler. onlar icin deve uzerinde bir iki gun yol gitmek gerekirmis. ama ufak agaclarin, otlarin kum ile birlestigi, hayat buldugu yerler buralar...
gezim sirasinda karsilasmis oldugum Amerikali ciftin, beni dugun seramonilerine davet etmeleri en buyuk sanslarimdan biriydi. sehirden 8-10 kilometre ileride, sadece benzer seramoniler icin kurulmus alan, buyuklu kucuklu cadirlardan olusuyor. cift, normal sartlar altinda yedi gun suren seramoninin sadece belli bir bolumu ile, gelinin deve uzerinde ingido kiyafetler ve takilar ile getirilmesi ve belediye baskaninda katildigi legal bir sekilde evlendiler. onlari ve beni en sasirtan soru ise sanirim "monogamiyi mi, yoksa poligamiyi mi seciyorsunuz?" oldu. :)
bunu nasil soyleyecegimi bilemiyorum ama namazin bu kadar yakistigi bir yer gormedim ben. Djenne'de bir cenaze namazi gormustum, o heybetli camur camii nin avlusunda, ne kadar baska gelmisti. ama kumlarin uzerinde yalinayak, rengarenk entarileri ve turbanlari ile, hele ki gun batiminda kibleye dogru donup yanyana duran adamlarin hareketleri, nasil boyle siirsel bir goruntu katar dogdugumuz gunden beri bildigimiz namaza...
Amerikalilari gecelerinin keyfine, kendimi yildizlarin, sessizligin ve ufak esintinin keyfine birakip geri dondum yavasca.
karlar altindaki Ihlara Vadisine bakarken hissettigim huzuru, guveni ve insanin doga ile olan butunlugunu tekrar hissedebilecegimi hic dusunmemistim. belki daha bile derinden hissettim bu sefer...
niceleri soylenmistir, niceleri yazilmistir, her sehir her goze baska gelir, goz ayni imgeyi gorse bile beyin baska anlar. iste bu da benim Timbuktu'm...
Thursday, November 09, 2006
Bandiagara - Dogon County
diye tanimlamis yirminci yuzyil baslarinda, Fransiz gezginlerinde biri Badiagara yarini.
yerlisinin Bandiagara, gunumuz gezgininin ise Dogon eyaleti olarak bildigi, 200 km. lik yarin ustundeki platolara, dikey yuzeyine ve alt ovaya yayilmis olan, 10 ila 200 hane arasinda degisen Dogon kabilesi yerlesim bolgesi. ben sadece bu koylerden ikisini gorebildim. yarin ust platosunda, 13 ayri köyün kosullar nedeni ile ayni yerlesim bolgesine toplanmasi neticesi ile buyumus olan Sangha köyü ve artik yarin eteklerine kaymis olan ufak Banini köyü.
Dogon lar cok genel olarak; masklari, ahsap kapilari, rituel seremonileri, mudcloth denilen (pamuklu kumas uzerine indigo veya toprak rengi boyali) ortuleri/yaygilari ve Sirius takim yildizi ile olan alakalari ile bilinir.
ana gecim kaynaklari ise; gun boyunca agac golgesinde bekledikleri turistlere verdikleri rehberlik servisi, sattiklari hediyelik esyalar ve Fransiz bir etnograf tarafindan kurulmus olan ufacik baraj sayesinde yetistirebildikleri sogan.
koyler kendi iclerinde musluman, hristiyan ve animist haneleri olmak uzere ayriliyorlar. bolgenin sadece guneyindeki belli yerlerde yar yuzeyinde yasamin surduruldugu ufak koyler olmasina ragmen, yasam cok guc oldugu icin yerlesimler ya yukaridaki platoya ya da asagidaki ovaya kaymis durumda. her köyün, soylari ile baglantili olduguna inandiklari hayvan seklinde bir totemi var ve bu yüzden totem hangi hayvan ise eti yenmiyor. genel totem ise tilki (haliyle tilki eti kesinlikle yenmiyor). buralara gelindiginde, en onemli sey orf ve adetler. adetleri kitaplardan ogrenmek cok zor oldugu icin, yaninizda bir rehber olmasi tavsiye ediliyor. mesela; koyun fotografini cekebilirsiniz ama insanlarinkini ancak para karsiligi ve izin verirlerse, uzatilan eli sikmamak gibi birsey mevzu bahis olamaz, lisani biraz biliyorsaniz kendiniz bilmiyorsaniz rehberinizin her gordugu kisi ile 5 ila 15 dakika arasi selamlasmasini yadirgamamalisiniz...
ufak bir anektod; beyaz muslumana alisik degiller. genel kabul gelen tum beyazlarin turist ve hristiyan oldugu uzerine. yardan asagi inmeye calisirken, rehber sasirak musluman oldugumu ve Bamako'da yasadigimi ogreniyor. kayaliklar sekilsiz inerken denge kaybi oldugu icin elini uzatiyor devamli, bir iki tuttuktan sonra daha fazla dengemi bozduguna inandigim icin tesekkur ediyorum, ben inebiliyorum diyorum. adam duruyor, aaa dogru demek Turklerde de bayanlar erkek eli tutmuyor diyor. anlamiyorum ilk once, arkasindan acikliyor, gecenlerde musluman bir Japon bayan geldi, erkek eli tutmazmis...
Sunday, October 22, 2006
sephia
bildigim kadari ile bir fotograf teknigi. teknik derken bile duraliyorum biraz aslinda, son donem dijital fotograf makinalarinda, efekt menusunun altinda siyah/beyaz, floresan, vs. ile beraber yeralan bir efekt, yeni taniyanlar icin. eskiden bilenler icin ise genelde cok eski siyah beyaz fotograflarin sararmis gibi olanlari. fotografta ozellikle teknik olarak kullaniliyor mu bilmiyorum?
neyse konumuz aslinda, fotografta gordugunuz renkler icinde bulunan bir ortamda kalip kalmadiginiz uzerine... ben kaldim... bir aksamustu, kapinin onune ciktigimda, renkler degisik geldi. kapi, aylardir bildigim ayni kapi, renkler ise alisik olmadigim renkler. acik kahverengi veya koyu sari, gorunen her nesneyi kaplamis. algi; rengi eski fotograflarla ilk defa tanimis oldugu icin, bir anda kendimi 30'larda 40'larda zannettim. sanki o gunlerin gercek renkleri bu renklermis gibi... efektin degil gerceginin icinde olmak keyifli idi...
kum dedigin nedir, her yerde bulunur
fotografta gordugunuz insanlar ne mi yapiyor? ilk bakista kesinlikle balik tutuyor gibi gozukuyorlar degil mi... ama yakindan bakinca genelde teknenin uzerinde ve suda olmak uzere bir kisi goruyorsunuz. teknenin ici yarisina kadar kum ve su dolu. hala anlam veremiyorsunuz. bir yandan kovayi tekneye bosaltmaya calisirken diger taraftan da teknedeki suyu tekrar nehire atmaya calismasi ise daha da garip. ve sudaki adam kayboluyor nehrin icinde, arkasindan bos kovayi surukleyerek. yarisi kum yarisi su dolu kova ile biraz sonra beliriyor su yuzeyinde.
nijer nehri kullanim kosullarina bir tanesi daha eklendi. sehirde kullanilan kum, nehrin dibinden cikiyormus meger. inanilmaz bir sey... nehre eli degdiginde bile yikayacak yer arayan bizler icin daha da inanilmaz. sabahtan aksama kadar ahsap pirogue larin uzerinde, 5 cm onunu goremedigin suya dalarak, dipten kum cikartma cabasi. sadece onunla da bitmiyor. teknelere yuklenen kum, sahile yanasilinca ilk once bir yere istifleniyor, eleniyor ve kamyonlara yukleniyor. bahsettigim olayin her etabi kurek kurek atilarak yapiliyor.
Friday, September 22, 2006
bazen / pazen
filmlerde, fotograflarda gorursunuz Afrika insani renkli giyimlidir. gordukleriniz gercek ile kiyaslandiginda renksiz sayilir :-) kadini, erkegi, genci, yaslisi renkli... bildiginiz ne kadar renk varsa dusunun ve o renklerin hepsinin yakistigi bir irk gozunuzun onune getirin...
pazen baska ulkelerde dokunup buraya gelen, kendi icinde desenleri olan beyaz pamuklu bir kumas. kumasa tum guzelligini veren boyasi. genelde ev avlularinda, genc kizlarin elinde kazanlarin icinde renkten renge burunuyor, bir bastan digerine asili bir suru ip uzerinde kurutuluyor, desenler veriliyor. bir nevi batik...
iyi pazenin metresi 10 dolar dan baslayip yukari cikiyor. dikilmis olanlari da bulunabilir ama alisilmis olani boyanmis kumasi alip, diktirmek. bana yakisip yakismayacagini bu cuma gorecegiz. renk cumbusune katilabilecek miyim, katilamayacak miyim :-)
Bamako Chic The Woman Cloth Dyers of Mali
Friday, September 15, 2006
tombouctou / timbuktu - still (will continue ...)
yes a third attempt had been made the next weekend. this time, the plane company had rescheduled their flights. in which i will be able to get to Timbuktu around 15.00 or 16.00 pm and will be leaving at 08.00 am.
a fourth attempt will be made on a Tuesday, which the planes said to be leaving still 07.00 am. but as i witnessed for another time, nothing can be trusted down in here. we refer time being money for a long time but around these parts of the world, notion (or concern) is different.
effects of the speed can be seen in the business life but on the streets life is still naive...
Saturday, September 02, 2006
tombouctou / timbuktu - will continue ...
- a city in northern Mali
- a myterious city on the Sahara Desert, mostly believed as a myth by the Westerner's
- one of the most known and used bottled water in Mali
- a restaurant name in Maryland
first and second is the place i am trying to reach, third i drink, fourth just found out on the internet :-)
as far as i know, there are three ways to get to Tombouctou. take a 3 hour plane ride, take a 10 day boat trip, ride a car probably around 24 hours. i would love to do the boat trip but unfortunately haven't got that much time. i tried the first option, but...
as the plane from Bamako to Tombouctou is only on saturdays and tuesdays and as the returns are only sundays and wednesdays, i took my chance with the satuday/sunday one. but...
first attempt (april '06)
as i forgot my passport at work, packed without noticing, went out for dinner and noticed too late, i wasn't able get on the plane. but...
second attempt (august '06)
as the planes were full for last two weekend's (hot season for Mali ???) we could only book for 2nd of September which is today after several attempts. but...
as the plane company decided flying to another city and after to Tombouctou, we end up loosing 5 hours from 06.00 A.M. to 11.30 A.M. waiting and coming back to work. but...
i haven't given up, next weekend i will try again. so that the story will continue on :-)
outcomes of the day
-airport pollice, not even letting us get inside the building because they haven't called for the flight
- beggar, trying to sell soda to us, leaving the soda, coming back, standing staring to us only a meter away and at last just sitting beside us to the floor, in total one and a half hour (an unknown, non-speaking company)
- soldier, wearing pink socks under khaki pants
- beautiful children, 5 year old Fatima & Fatima
- president of Mali, getting out of a plane only 200 meters away, quarded by only six soldiers
- being labelled by everybody at work as the fastest traveller's to Tombouctou in known time
Fatima & Fatima