Sunday, September 04, 2005

Ségou




Mali'nin baskenti Bamako'ya 235 km. uzaklikta, iki sehir arasindaki yolun asfalt olmasi dolayisi ile yolculugun yaklasik 3 saat surdugu, belli literaturde Mali'nin ikinci buyuk sehri olarak gecen Ségou...

Amerikalilarin 5 Eylul'u isci bayrami olarak kutlamalarina istinaden pazar ve pazartesinin tatil olmasi ve 3-10 Eylul arasinda Ségou Bienalle'inin olacagini duymus olmak yollara dusmemize yetti. 2 gunluk tatilleri sadece evde oturarak gecirdigimde cok daha yorgun ise basliyor olmakta tetikleyici sebeplerden bir tanesiydi tabii ki...

yola cikmadan once haliyle sehir ile ilgili kitaplardan ve internetten bilgiler toplanmisti ve neredeyse tum anlatilanlarla da karsilasildi...

sabah saat 07:00 de bir jeep ve bir minibus olarak 13 kisi yola cikildi. yagmur sezonunun sonlarinda olmamiz ve harman zamaninin gelmemis olmasi, yol boyunca iki tarafinda yemyesil olmasi ile karsiladi bizi. atalari tarafindan ekildigine inanildigi icin kesilmeyen ve kutsal olarak kabul edilen mango agacinin yerini yavas yavas farkli bir bitki ortusu almaya baslarken, bisikletler, motorlar, binek arabalar yerlerini buyuk kamyonlara, jeeplere, essek arabalarina birakti. sagli sollu, 10-20 hane camur tabakalardan yapilmis evlerin, camilerin oldugu koyler kah misir veya benzeri tarlalarin arasinda kaybolup kah yolun hemen kenarinda yesili bolen goruntulerdi. yolu yariladigimizda; camur tabakalardan yapilmis 1,5-2 m. lik bir duvarin cevreledigi, yine ayni malzemeden yapilmis evlerin bir avluya baktigi, muhtemelen bir kac ailenin beraber yasadigi komun olan Dumbia'nin babasinin koyune ugradik. duvarin arasinda bir bosluktan girdigimiz alanin ortasinda ahsap bir cikrikla suyun cekildigi ve topragin kaymasini engellemek icin bir tekerlekle baslik yaptiklari su kuyusu haricinde fazla birsey yoktu. babayla tokalastiktan sonra, cocuklar etrafimizi sardi ve bizde beyazlarin yapacagi tek seyi yaparak bambaska gelen mekanin ve cocuklarin fotograflari cektikten sonra yeniden yola koyulduk.

Ségou'ya yaklasmaya basladikca, etrafta yagmur sezonunda yapraklarini doktugu ama kuru sezonda yeserdigini okudugum "4444+1 balanzan" agaci diye bilinen agaclari gormeye basladik. efsaneye gore 4444 tanesi sayilmis ancak sonuncuyu hala bulamamislar... sehrin gridsel yapisini ve belediye tarafindan farkli renklere boyanmis kolonyel yapilari Bamako'da oldugudan cok daha net algiliyorsunuz. toprak rengindeki binalar ise yerlesim alanlari, iclerine girebilme sansimiz olmadi ancak sehrin isminin evlerin avlularina ekilmis Karite agaclarindan geldigi soylentilerden biri. lokal lisanda Si Koro, Karite agacinin altinda demekmis...

festival alaninin; bir caddenin 100m. sinin kapatilip iki tarafli standlarin kurulmus oldugu bolge sanmak ilk once ciddi bir cokuntu yaratti ama hemen sonrasinda kapali bir alanin icinde; cadirlarin, ortulerin, camur tabakalardan binalarin nasil yapildigini sergileyen zanaatkarlarin, farkli bolgelerin islerini tanitan sergi gibi bir durumun yaninda acik alanda bir cok standin kurulmus oldugu nehir kenarindaki esas bolgeyi bulduk. tuareg, bogolan, bandiagara, dogon ve aklima gelmeyen bircok kabilenin ahsap, bronz, gumus, kumas islerini birarada gorme sansimiz oldu. oglen yemegini Hotel L'Auberge' de yiyip, ciseleyen yagmurun gecmesini bekledikten sonra pazar alanina ikinci ziyaretimizi de yaptik ve elimiz kolumuz dolu olarak ayrildik. saat 16:00 da baslayacagi soylenen konsere 17:00 te girebildigimizde yanlis hatirlamiyorsam Gao'lu calgicilarin ortada oturdugu ve etraflarinda yarim ay seklinde kadinlarin dizilip, sarki soyleyip dans ettigi gosteriyi yakaladik. ikinci dans gosterisi de enteresandi ancak ucuncu gosteri tiyatro cikinca artik sehri terketmenin zamaninin geldigi de ortaya cikti yavas yavas. gecelemek amaciyla geldigimiz Ségou sanirim hepimiz icin bir gunde yeterli olmustu...

No comments: